Nasıl bir hayatınız var, neler yapıyorsunuz, biraz kendinizden bahseder misiniz?
Kendimi bildim bileli hep Dünya’yı görmeyi, adını bilmediğim yerlerde gezmeyi istedim. Nihayet 2012 yılında hayatımın en önemli kararını alarak sırt çantamı yüklendim ve yola çıktım. Sadece seyahat etmekle kalmayıp deneyimlerimi, gördüklerimi yazdığım “Adım Adım Seyahat” bloğunu da yönetiyorum. Bu sene blog yazarlığın bir adım öteye taşıyarak kitap yazmaya başladım.
Son iki yıldır Sırbistan’ın Rudnik dağının eteklerinde bir komünde yaşıyorum. Burada 40 yıldır yaşayan yazar Boshko’ya günlük işlerinde yardımcı oluyorum. Bir yandan da geçen sene satın aldığım bir köy evini tamir ederek yeni bir hayata hazırlanıyorum.
Sırbistan’a taşınma fikri aklınıza nereden geldi, köy evinde yaşamak zor gelmiyor mu?
Çok uzun yıllardır köyde yaşamayı istiyordum. İlk uzun yolculuğuma çıktıktan sonra Brezilya’dan İzmir’e dönme kararı almıştım. Bir süre Türkiye’de kalıp kafamdaki bazı projeleri hayata geçirmeye çalıştım. Geçen zaman içinde farkettim ki şehirde kalıp bir şeyler yapmaya çalışmak, şehrin karmaşası içinde yaşamak beni gitgide huzursuz ediyordu.
Öyle huzursuz ve içe kapanık bir dönemde kesin olarak doğanın içinde yaşamak istediğime karar verdim. Şimdiye kadar gezdiğim, gördüğüm yerler arasında kendimi en huzurlu hissettiğim yer şu an kaldığım yerdi. Bu yüzden Sırbistan’a geri döndüm ve burada yaşamaya başladım.
Köy evi dediğimde son dönemlerde çokça haberlerde gördüğünüz türden Ege köyleri gelmesin. Yaşadığım ev çepeçevre ormanlarla kaplı, birbirine uzak evlere komşu, çeşmesi, banyosu olmayan, tuvaleti dışarda son derece basit şartlara sahip bir ev. Tabii ki burada yaşamanın zorlukları şehre göre biraz farklı. Isınmak için sene boyunca ormandan odun toplamamız gerekiyor.
İçecek suyu tulumbadan çekiyoruz. Hava şartlarına bağlı bir hayatımız var. En yakın bakkal 2 km uzakta. En yakın doktor 15 km mesafede. Buna bir de kışın ünlü Balkan soğuklarını ekleyin, sanırım ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Köyde yeme içme, alışveriş gibi ihtiyaçlarınızı kendiniz mi karşılıyorsunuz?
Burada domates, biber, havuç, patates, soğan, sarımsak, lahana, kabak ektiğimiz ufak bir bahçemiz var. Eğer mevsim güzel geçerse en azından yazın yediklerimizin büyük kısmını bahçeden sağlıyoruz. Diğer ihtiyaçlarımızın bir kısmını komşulardan alıyoruz. Küçük bir kısmını ise şehirdeki pazardan satın almamız gerekiyor.
İlk yurtdışı gezinizi nereye yaptınız, nasıl geçti?
17 yaşında iken kuzenimin yanına Avusturya’ya gitmiştim. Beni fazlasıyla değiştirdiğini ve gerçek anlamda gözümü açtığını söyleyebilirim. O yaşta bir gözle Viyana gibi bir şehri görmek insana fazlasıyla katkıda bulunuyor. Kaldırımların alçak olması, arabaların yayalara yol vermesi, sokakta yürürken hiç tanımadığım insanların selam vermesi, kimsenin kıyafetine, görünümüne göre yargılanmaması gibi detaylar aklıma kazındı. Bu seyahatimden sonra başka türlü bir hayatın mümkün olduğunu gördüm ve daha fazlasını görmeyi hep istedim.
Yeni yerler keşfetme isteğiniz nasıl başladı?
Bunda annemin payı büyüktür. Tarih ve coğrafya öğretmeni olan annem sayesinde evin içi atlaslar ve ansiklopediler ile doluydu. Okumayı bilmediğim dönemlerde atlasları karıştırmak, haritaları inceleyip Dünya’nın ilginç yerlerine ait fotoğraflara bakmak beni çok mutlu ediyordu. Zaman içinde annemin okulda düzenlediği gezilerle Türkiye’nin dört bir yanını görme fırsatını yakaladım. Aslında düşününce farkediyorum ki yeni yerler keşfetme isteğimin başladığı bir dönem olmamış. Şanslı bir şekilde böyle bir hayatın içine doğmuşum.
Atlantik Okyanusu’nu yelkenli ile geçme fikri aklınıza nasıl geldi? Teknede yaşarken ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
Amerika kıtasının tarihi ve keşfedilmesi ile ilgili kaynakları okurken Amerigo Vespuci, Kristof Kolomb, Piri Reis gibi denizci kaşiflerle karşılaştığımı hatırlıyorum. Bu kaşiflerin daha önce hiç bilinmeyen denizlere yelken açacak cesarette olmaları beni hep etkilemiştir. Kendi kendime bir gün Atlantik Okyanusu’nu kaşiflerin yaptığı gibi bir yelkenli ile geçeceğimi söyledim durdum. Bunu başarmak için üniversite yıllarında yelken dersi aldım.
Daha sonra her fırsatını bulduğumda yelkenli teknelerde görev aldım. Ulaşabildiğim herkese bu isteğimden bahsedip durdum ve sonunda 2012’nin sonunda bunu başardım.
Okyanusu geçtiğimiz yelkenli 20 metre boyunda, oldukça denizci bir tekneydi. Benim dışımda 3 kişi daha vardı. Toplam 4 kişinin 20 metrelik bir alanda çetin deniz şartlarında yaşaması gerçekten büyük bir direnç gerektiriyor. Okyanusu geçerken öyle kafanıza göre “ben sıkıldım, dönüyorum” veya “korkmaya başladım beni karaya çıkarın” gibi laflar edemezsiniz. Tüm bu şartlara önceden hazırlıklı olduğum için gerçekten zorlukla karşılaştım diyemem. Bir şekilde moralimi hep yüksek tutup uyumlu davranarak yolculuğu tamamladım.
Yolculuk boyunca bir çok teknik sorun yaşadık. Beni deniz tutar. Yanımda ilaçlar vardır fakat buna alışmak için belli bir süre gerekiyor. Denize ilk açıldığımızda 3 gün sert fırtınada yol aldık. Fiziksel olarak en çok zorlandığım kısım buydu.
Akdeniz’e açıldığımızda karşılaştığımız sert fırtınada benzin depolarından birisinin bağlantısı koptu. Atlantik okyanusunun tam ortalarında sırayla tüm yelkenlerimiz patladı. 3 gün yelkensiz ve motorsuz akıntıyla hareket ettik. Sonunda elimizdeki parçalardan kesip biçerek kendimize bir yelken yapıp yola devam ettik.
Teknede yaşamak hayatınıza bir çok şey katmıştır, bunlardan bahseder misiniz?
Kendimi sabırlı olarak nitelendirirdim fakat yelken yolculuğumda sabrım fazlasıyla katlandı diyebilirim. Doğanın sunduğu şartları anında kabullenip uyum sağlayarak yolda ilerlemeye alıştım. Karadan uzun süre ayrı kalmanın nasıl bir şey olduğunu anladım. Bu hem hoşuma giden hem de çok isteyeceğim bir şey değilmiş
Atlantik Okyanusu’nu geçerken bir çok maceranız olmuştur. Unutamadığınız birini anlatır mısınız?
Kanarya adalarında son hazırlıklarımızı yapıp okyanusa açıldığımız gün kara gözden kaybolduktan bir süre sonra teknenin uzağında okyanus yüzeyinde püsküren sular gördük. Dürbünle bakınca bunların 3 tane balinadan geldiğini farkettik. Balinalar tekneler için tehlike yaratabilecek cüsseye sahipler.
Yüzdükleri yön de bizim rotamızla kesişiyordu. Bu yüzden dürbünle izlemeye devam edip manevra hazırlığı yaptık. Bir süre sonra bize iyice yaklaştıklar. Bu noktada içimi korkuyla karışık bir heyecan kaplamıştı. Okyanustaki ilk günümde bir balina tarafından alabora edilmek hiç hoş görünmese de büyük bir deneyim olacağı garanti.
Tüm bunları düşünürken tekneye 10 metre mesafede durup kafalarını sudan çıkardılar ve bizim geçmemizi izlediler. Biz de güverteden balinalara bakıyorduk. Bir süre bakıştık ve ardımızdan yüzmelerine devam edişlerini izledik. Sanırım hayatımın en ilginç ve heyecanlı anı buydu.
Tekrar yelkenli ile böyle bir macera yaşamak ister misiniz?
Bu konudan pek emin değilim. Benim hayalim Atlantik’i geçmekti ve bunu gerçekleştirdim. Bundan sonra tekrar benzer bir yolculuk isteyebilir miyim bilemiyorum. Şundan eminim ki eninde sonunda Pasifik’te benzer bir yolculuğum olacak. Detayları, yeri, sebebi bende saklı.
Yürüyerek Türkiye ve Balkanları gezdiniz. Yürüyerek gezme fikrini almak zor olmadı mı? Nasıl hazırlandınız?
Ezelden beridir yürümeyi hep sevmişimdir. Okul zamanlarımda bile mümkün olan her mesafeyi yürümekten geri kalmazdım. Tüm bunlarla birlikte üniversitenin dağcılık kulübünde aldığım doğa yürüyüşü ve kampçılık eğitimi de uzun mesafeleri yürümemde bana çok fayda sağladı. Sırbistan’da tanıştığım Fransız gezgin Sandrine ile yürümeye karar verdiğimizde bu benim için fazlasıyla heyecanlı oldu. Benim için yürümek bir insanın yapabileceği en kolay harekettir. Bu yüzden zor bir karar olduğunu düşünmüyorum.
Özel bir hazırlık yapmadım. Önceden beri doğa yürüyüşlerine alışık olmam sebebiyle çantamı hazırladım ve yürümeye başladım.
Yürüyerek nereleri gezdiniz? Ne kadar sürdü bu maceranız? Rotanızı nasıl çizdiniz?
Sırbistan’ın güneybatısında yer alan Uzice şehrinden başlayarak Bosna Hersek’in güneyinde Drina nehrini takip ettik. Buradan Karadağ’a ulaştık ve Piva nehrini takip ederek güneye doğru indik. Ardından Arnavutluk’u kuzeyden güneye doğru yürüyerek Makedonya’da Ohrid gölüne vardık. Buradan Galicica dağını aşarak Prilep gölünün kıyısından Üsküp’e kadar yürüdük.
Toplam 5 ayda 1000 km yolu yürüdük. Bu süreç boyunca hiç bir araç kullanmadığımızı söylemek isterim. Elimizde bulunan haritadan kaba bir rota çiziyorduk. Varacağımız bir sonraki şehri belirleyip oraya doğru giden köy yollarını, patikaları kullandık. Çoğunlukla yolda karşılaştığımız insanların fikirlerine göre rotamız şekillendi. Sora sora Bağdat’a değil ama Üsküp’e vardık diyebilirim.
Yürüyerek gezmenin size kazandırdığı şeyler neler oldu? Ne gibi deneyimler elde ettiniz?
En büyük katkısı sabır oldu. Yürümek oldukça yavaş bir eylem. Şehirde hiç birimizin önemsemediği 30-40 km gibi mesafeleri yürümek 2-3 gün sürebiliyor. Bu yüzden uzun süre yürümek sabırla, her seferinde bir ufak adımla ilerlemeyi öğretiyor.
Her zaman bahsettiğim bir başka kazanımım ise seçim yapmayı öğrenmek oldu. Bazı yerlerde patika sağa ve sola ayrılıyordu ve gerçekten hangisinin nereye gittiği hakkında hiç bir fikrimiz olmuyordu. Böyle durumlarda seçim yaparken aslında bir diğer yoldan vazgeçtiğimizi farkettim.
Tüm bu yolculuğun sonunda öğrendim ki seçim yapmak aslında nelerden vazgeçtiğimiz ile ilgili. Bunu hayatın her alanına uygulamak mümkün. Okulla ilgili seçim yaparken, çalıştığımız yeri seçerken, yaşam tarzımızı, evimize aldığımız mobilyayı ve hatta hayat arkadaşımızı bile seçerken nelerden vazgeçtiğimize dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Seyahatlerinizde maddi ihtiyaçlarınızı nasıl sağlıyorsunuz? Seyahate çıkmadan önce bütçenizi planlıyor musunuz?
Bir süredir ana gelir kaynağım blogda yayınladığım tanıtım yazıları ve zaman zaman kurduğum web siteleri karşılığında aldığım ödemelerden oluşuyor. Çok sıkıştığım yerde ailemin desteğini de aldığımı söylemeliyim. Çok nadiren de olsa yolculuğuma katkıda bulunanlar var. Desteklerin karşılığında posta kartı gönderiyorum.
Çoğunlukla yavaş seyahat ediyorum ve gittiğim yerlerde fırsatını buldukça gönüllü işlerde çalışarak giderlerimi düşük tutmaya çalışıyorum. Para konusunda çok fazla planlama yaptığımı söyleyemem. Gideceğim ülkenin ekonomik durumuna göre kafamda belli bir günlük limit belirliyor ve buna sadık kalmaya özen gösteriyorum.
Yurtdışına çıkarken çantanızın olmazsa olmazları nelerdir?
Islak mendil ve her daim yanımda taşıdığım ufak pelüş kertenkelem Bu ikisi olmadan adım dahi atmam diye espri bile yaparım zaman zaman. Şaka bir yana fotoğraf makinesi, bilgisayar ve harici disk, yağmurluk, kafa feneri, böcek kovucu sprey ve ilk yardım çantası demirbaş malzemelerim. Bunlar dışında gideceğim yerin hava şartları, yolculuğun süresi, şekli gibi detaylara göre diğer malzemelerimi hazırlıyorum.
Yurtdışına çıktığınızda yerel lezzetleri dener misiniz?
Her zaman. Tüm yemekler en az bir kez tadılır derim hep. Gittiğim yerin yerel lezzetleri olmazsa nerede olduğumu tam olarak anlayacağımı sanmıyorum.
Kalacağınız yerleri nasıl seçersiniz?
Eğer şehirde kalacaksam önceliğim hostel oluyor. Hostel bulmak için kullandığım bir kaç web sitesi var. Buradan önce fiyatına göre sıralama yapıp ardından yorumlara ve konumuna bakarak en uygun yeri bulmaya çalışıyorum. Bu konuda çok seçici davrandığımı söyleyemem. Kalacağım yerin temiz olması ve gürültüsüz, sakin olması benim için yeterli.
Yürürken ise şansıma neresi denk gelirse orada konaklıyorum. Çoğunlukla çadırda, zaman zaman ise evine davet edenlerle kalıyorum. Doğada çok seçici olunamıyor. Mümkünse çayır, çimen ve su kenarı yerler favorim.
Yurtdışı seyahatlerini ekonomik yapmak için önerileriniz olur mu?
Bu çok kişisel bir durum. Herkes yaptığı seyahatten beklentilerine, kişisel zevklerine ve tercihlerine göre kendilerine en uygun yöntemleri uygulamalı. Tabii ki bazı genel yaklaşımlardan bahsedebilirim. Seyahatlerin en büyük giderini sırasıyla konaklama, ulaşım ve yemekler oluşturuyor. Konaklamak için hosteller oldukça uygun. Hostelde 4 kişilik oda yerine 6 kişilik odada kalmayı önerebilirim. Hostelin mutfak şartlarına göre yemek pişirip bununla öğlen veya akşam öğününü ucuza getirmek mümkün.
Sandviç tarzı bir şeyle ara öğün yemek isteyenler de süpermarketlerde ekmek alıp şarküteri reyonunda içine peynir, salam gibi şeyler koydurup son derece ucuz fiyata karnını doyurabilir.
Ulaşımdan çok fazla kısmak pek mümkün değil. Fiyatlar genelde bellidir. Seyahatlerin en pahalı tarafı sanırım uçak biletleri. Ucuz uçak bileti bulmak için Skyscanner tarzı arama motorlarını kullanmak fayda sağlar. Kampanyaları takip etmek için havayolu şirketlerinin eposta listelerine üye olmayı düşünebilirsiniz. Toplu taşıma kullanmak yerine şehri yürüyerek keşfetmek, bazı ülkelerde otobüs yerine tren yolculuğu yapmak önemli derecede tasarruf sağlayacaktır.
Yurtdışına çıkarken kullandığınız web sitesi yada uygulamalar var mı?
Hostel bulmak için hostelbookers.com, adres bulmak için çevrimdışı çalışan maps.me, uçak biletlerine bakmak için de skyscanner.com en sık kullandığım uygulamalar.
Seyahatlerinizde yaptığınız en çılgınca şey nedir?
Sırtıma çantamı alıp tek yön biletimle hakkında hiç bir şey bilmediğim bir ülkeye geldikten sonra hayatımı bu yaşam tarzıyla devam ettirmek benim için fazlasıyla çılgınca görünüyor. İlla yaptığım belli bir şey istersen Venezuela’nın Orinoco Delta adlı yağmur ormanları ile kaplı bölgede 3 aya yakın yaşamak, burada piranalarla dolu nehirde yüzmek, kano yapmak, pirana avlamak, 5 ay boyunca yürüyüp kamp yapmak, deniz tuttuğu halde okyanusu geçmek gibi şeyleri sıralayabilirim.
Seyahatlerinizde güvenlik amaçlı önlemler alır mısınız?
Benim güvenlikten anladığım öncelikle sağlığımı korumaktır. Bu yüzden yanımda her daim ilk yardım çantası taşırım. Ne zaman ne olacağı belli olmaz.
Benim için değerli eşyalarımı da asla gözümün önünden ayırmam. Gerekirse oturduğum kafede tuvalete giderken yanımda koca çantamı bile taşırım.
Değerli elektronik cihazlarımı olur olmadık her yerde çıkarmamaya özen gösteriyorum. Bulunduğum yer gerçekten güvenli ise fotoğraf makinemi, bilgisayarımı çıkarırım. Hostelde gözüme kestirmediğim birileri varsa elektronik cihazlarım çantamdan çıkmaz, varlığı hakkında tek kelime dahi etmem.
Hırsızlık veya gasp için çantamın gizliymiş gibi görünen bir yerinde 50 euro durur her zaman. Gasp eden kişi cüzdanımdaki parayı beğenmez ise önce lafı geveleyip sonra “tamam tamam şurada sakladığım biraz daha para var” diyerek başımdan defetmek için. Asıl acil durum param bu 50 eurodan çok daha farklı yerde saklı durur her zaman.
Bundan sonraki rotanızda nereler var?
Çok fazla planlı hareket etmiyorum. Önümüzdeki zamanlarda Asya’ya doğru yol almayı çok istiyorum. Fırsat buldukça Balkan ülkelerindeki kanyonları, zirveleri, vadileri görüp buralarda fotoğraflar çekmek asıl planlarım arasında.
Gezginlere veya gezmek isteyenlere önerileriniz nelerdir?
Hayallerinizi ve isteklerinizi ertelemeyin. Farklı ülkeleri, şehirleri, köyleri görmek için çaba gösterin. Sadece hayal kurmak ve çok istemek asla yeterli değildir. Bunu sakın unutmayın. İsteklerinizi gerçekleştirmek için plan yapın, hazırlanın, birikim yapın ve yola çıkın. Planınız suya mı düştü, yeni bir plan yapın. İnatçı olun.
Karşılığında hiç bir okulda veya işte öğrenemeyeceğiniz dersler alacaksınız. Bilmediğiniz yerlerde kaybolun, tanımadığınız hatta dilini bilmediğiniz insanlarla iletişim kurmaya çabalayın. Zorlukların üstesinden gelmeyi öğreneceksiniz. Yepyeni mimariler, yaşam tarzları, tatlar ve bambaşka bir bakış açısı sizi bekliyor.
Web sitesi kurma fikri nereden geldi? Zorluklarla karşılaştınız mı?
Yazılım geçmişim olduğu için bu konuda hiç zorlanmadım. Profesyonel olduğum konu web sitesi kurulumu ve yönetimi. 2002 yılında biraz meraktan biraz da o dönem yeni bir kavram olan blog sistemlerini tanımak amacıyla web sitemi kurdum. Zaman içinde sitemi geliştirmeye devam ettim. Yıllar önce sadece yaptığım kısa süreli motosiklet, yelken seyahatlerimi yazmıştım. Son dört senedir düzenli olarak içerik ekliyorum.
Teknik bir zorlukla pek karşılaşmadım. Bu konuda iyi olduğumun farkındayım. Pratikte bir web sitesini yönetmek, düzenli içerik üretmek zorlukları da beraberinde getiriyor. Yazmak için her zaman fırsatım olmuyor. Bazen de ilham perilerim kayboluyor. Yazmak istediğim bazı seyahatlerimi de ha bugün ha yarın diyerek erteleme hatasına düştüm. Bir süre sonra çok konu birikti ve her şey arap saçına döndü.
Bunun altından kalkmak da yoğun bir çalışmayı gerektirdi. Yine de web sitemle ilgilenmekten her zaman zevk alıyorum. Yıllar önce hobi olarak başlamama rağmen yolculuğumu sürdürmeme katkısı büyük. Bu noktaya geleceğini hiç düşünmemiştim. Zorlu uğraşlarımın karşılığını almaktan memnunum.